Ana Sayfa HABERLER 2nd think tanks forum of OIC countries

2nd think tanks forum of OIC countries

e-Posta Yazdır PDF

Economic Activities and Public Diplomacy

Abdul-Hameed Al-Kayyali[1]

 

First of all I would like to thank The Turkish Asian Center for Strategic Studies (Tasam) and The Organization of Islamic Countries (OIC) for organizing the 2nd think tanks forum of OIC countries.

Allow me start my discussion with some remarks about the Draft Vision Document of the forum that we have received earlier. It was stated in the document that "After the collapse of the bipolar world system and Cold War we are facing a new international system that is based on communication, informatics, strategy and technology". That might provoke a vital question i. e., did the collapsed or old international system take into consideration all these elements or not?. Of course, the "old international system" was collapsed due to the extreme domination of the Western Camp; mainly represented by US, in the fields of "work strategy", "technological development" and "information".

In the same vein, it could be argued that globalization has certain consequences i. e., economic, political and cultural that affect "the new international system". But is it true that all instruments of old international system were collapsed? Then has the role of "public diplomacy" been extremely emphasized at the expense of hard power to accomplish the goals and the strategic visions of the state? At this point of dissection we can assume that desire is vastly intermingled with truth, due to the fact that the new international system has witnessed some of the worst world wars such as: the destruction of Iraq and before that Afghanistan, then the destructive wars of Israel against Gaza and Lebanon.

It seems that we continue moving from one contradiction to another within one sided way of thinking that dominates our world of thoughts. In other words, we move form the "military action" that denies the "diplomatic action" to the "diplomatic action" that might avoid, as well, the "military action". The solution which is close to logic and historical experience might be represented by dual action, which means that "military action" or hard power get benefit from "diplomacy" or soft power, and simultaneously diplomacy puts aside military power.

It is hard under the title of public diplomacy to distinguish between "internal policy" and "external policy". Therefore, if we turn the eyes to soft political- diplomatic solutions for our problems with the exterior, it might save efforts and power to concentrate on the interior and settle the equation in most of our countries where "reconciliation" with the exterior and "war" with the interior. The outcome of this drive is all these consecutive revolutions in most of Arab and Muslim countries.

Hence, Public Diplomacy should not be double faced; external that calls for peace, and internal that calls for suppression which will finally lead to civil war. Public diplomacy should stand on two pillars that consider politics and diplomacy as a base for resolving internal and external problems on the same footing. As for the security and military solutions, we confirm its failure not only because they are highly expensive, but also because they do not really resolve the problems. However, the rule does not forbid an exception to take place, but it remains, anyhow, an exception and should not turn to be a rule.

Let me then pass to the second part of my intervention that related to the subject of this session i. e., "Economic Activities and Public Diplomacy". The previous session of this forum "Foreign Policy and Public Diplomacy" has actually facilitated our discussions of this session. It has been clarified that the function of "public diplomacy" is meant to cater for the high interests of the state in which economy occupies the highest rank. Since we previously correlated the power of "public diplomacy" and then the power of "foreign policy" to the comprehensive power of the state, we can underline that economy occupies the first place in this regard, because when we talk about interests, we do talk about the size, nature and the quality of economy that determines the overall external demand of the country.

It should be clear that economy is not this portion or that of money, production, export or import. Economy is actually the vast social network that involved in economic process, whether as producer or consumer. Therefore, the importance of the country is highly dependent on the economic impact upon other countries. When we talk about "external participation", which is the first function of public diplomacy, we actually talk about the portion of certain country of global economy and its ability of being effected or influenced.

In the time of "cold struggles" we argue that the influence of economy turned to replace the military influence. In theses terms, we might not be mistaken when we consider Germany a great power without nuclear weapons more important and influential in the international arena than unclear Russia. This might lead us to shed the light on the shocking absence of effect of the Arab-Muslim economy, as a major oil producer, on its foreign policy and diplomatic work. In conclusion, we emphasize upon working to bridge the gap between "economic importance" and "political importance" in the Arab Muslim world.

END

 



[1] Researcher and Managing Editor of Middle Eastern Studies Journal- Middle East Studies Center, Jordan.

 

 

Duyurular

1. 6. İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu 6-8 Mart 2015 tarihlerinde Pakistan’ın başkenti İslamabad’da Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM), Pakistan Senatosu Savunma Komitesi, Pakistan China Institute ve Konrad Adenauer Stiftung (KAS) ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir. İslam dünyasından geniş çaplı katılımla gerçekleştirilen 6. İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu’nda; Forumu entelektüeller, düşünürler, kanat önderleri ve İslam dünyası düşünce kuruluşları için başlıca platform olarak kurumsallaştırmak üzere dönüm noktası teşkil edecek bir takım kararlar alınmıştır.

2. Forum; Pakistan Cumhurbaşkanı Sayın Memnun Hüseyin’e, Pakistan Başbakanı Dış İlişkiler ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Sayın Sartaj Aziz’e ve Pakistan Senatosu Başkanı Senatör Syed Nayyer Hussain Bokhari’ye, Forum’a hitap etmeyi yüksek nezaketleriyle kabul ettikleri ve bu küresel konferansın saygınlık ve prestijine büyük katkıları için minnettarlığını arz etmiştir.

3. Forum, ekonomik ve siyasi güç dengesinin, “musâdeme-i efkârın” (fikirler çarpışmasının) yoğun etkisi altında Batı’dan Doğu’ya kaydığı 21. asırda İslam Düşünce Kuruluşları Forumu’nun kültürler, ülkeler ve kıtalar arasındaki köprü rolünün önemli olduğuna ve dolayısıyla Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu olan adının Dünya İslam Forumu (World Islamic Forum - WIF) olarak değiştirilmesine karar vermiştir.

4. İslam Dünyası Forumu mevcut gerçeklikleri ve olguları göz önünde bulundurarak İslam’ı barış, uyum, denge, hoşgörü ve bir arada yaşama dini olarak takdim edecek ve tanıtacak bir İslam anlatısı geliştirilmesine de katkı sağlayacaktır.

5. İslam Dünyası Forumu, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) dışında kalan ülkelere ve topluluklara ulaşım konusunda da adımlar atarak mevcut jeopolitik sahnedeki ortak platformlar üzerinde yeni ortaklıklar ve koalisyonlar kurulmasına katkı sağlayacaktır.

6. Forum katılımcıları ne şekilde olursa olsun ve nasıl tezahür ederse etsin aşırılığı ve terörizmi kınamakta, terörizmin herhangi bir din, kast, mezhep ya da ırkla ilişkilendirilemeyeceğini açıkça ifade etmektedir. Terörizmle ve militanlıkla mücadele aslında; İslam’ın doğru mirasını ve özünü, Hazreti Peygamber’in (sav) öğrettiklerinde ve onun liderliğindeki faaliyetlerde ortaya konduğu şekliyle ihya çabasıdır.

7. Forum belli Batı ülkelerinde baş gösteren İslamofobiyi kınamakta ve bazı Avrupa ülkelerinin yasalarında yer alan anti-semitizm benzeri bir suç olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir.

8. Forum hangi dinden, cinsiyetten, kasttan, ırktan ya da mezhepten olursa olsun tüm kişilerin eşitliği ilkesine riayet edilmesi gerektiğini teyit etmekte; herhangi bir etnik gruba ya da topluluğa karşı ayrımcılık yapılmasını ya da nefret, taassup ve önyargı temelinde şiddete veya nefret söylemine maruz bırakılmasını insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendirmektedir.

9. Forum; sorunların çözümü için herhangi bir şekilde tehdide ya da güç kullanımına başvurulmasını reddetmekte, uluslararası hukukun ve BM Şartı’nın önceliğine riayet edilmesi gerektiğini dile getirmekte, tüm ülkelerin mevcut sınırlarının ve toprak bütünlüğünün dokunulmazlığı ilkesini desteklemektedir.

10. Forum; Filistin, Keşmir, Kıbrıs ve Dağlık Karabağ gibi farklı bölgelerdeki uzun süreli uyuşmazlıkların çözümünde sürdürülebilir barış, istikrar ve güvenliği de desteklemektedir.

11. Forum; özellikle eğitim, enerji ve İslam dünyasının çok ihtiyaç duyduğu değişim ve reformların güvencesi konumundaki yetenekli kişilerin, hassaten gençler ve kadınlar arasındaki yeteneklerin ortaya çıkarılmasını sağlayacak alt yapının ve mekanizmaların oluşturulmasında bölgesel ekonomik iş birliğinin teşvik edilmesi gerektiğine inanmaktadır.

12. Forum Müslüman rejimlerin ve liderlerin sivil toplumu harekete geçirmek ve temel hakların geliştirilmesinde fırsat eşitliği sunmak suretiyle elit tabaka ile sıradan insanlar arasında köprü oluşturmalarını ısrarla tavsiye etmektedir.

Dünya İslam Forumu’nu Müslüman entelektüellerin, kanaat önderlerinin ve düşünürlerin sesi olarak kurumsallaştırmak amacıyla Forum aşağıdaki kurumsal mekanizmaların hayata geçirilmesine karar vermiştir:

a) Forum faaliyetlerini koordine etmek; dünyanın farklı yerlerinden sivil toplum örgütleri, hükümet dışı örgütler ve düşünce kuruluşları ile birlikte kurumsal bir ses inşa etmek ve İslam Dünyası Forumu’nun gündemi ve faaliyetleri ile ilgili kararlar almak üzere beş kişilik bir daimi icra kurulunun oluşturulması;

b) İslam Ülkeleri Düşünce Kuruluşları Forumu “Wise Persons Board of the Forum” (Forum Akil Kişiler Kurulu) adının “Eminent Persons Group (EPG) of the World Islamic Forum” (İslam Dünyası Forumu Akil Kişiler Grubu) olarak değiştirilmesi;

c) İslam Dünyası Forumu sekretaryasının TASAM ev sahipliğinde İstanbul’da bulunması, Asya bölgesel sekreterliğinin Pakistan-China Institute ev sahipliğinde İslamabad’da kurulması ve dünyanın diğer yerlerinde de bölgesel sekreterliklerin kurulması;

d) İslam Dünyası Forumu faaliyetleri çerçevesinde İngilizce, Türkçe, Arapça ve Fransızca dillerinde yayın yapan dinamik ve etkileşimli bir internet sitesinin bulunması; İslam ümmetinin karşı karşıya olduğu sorunlara dair araştırma raporları hazırlanması ve çalışmalar yapılması, İslam ümmetini ilgilendiren konferanslara katılım sağlanması;

e) Memnuniyet verici bir gelişme olarak kaydedilen İslam Dünyası “İstanbul Ödülleri”nin yıllık olarak verilmeye devam edilmesi;

f) İslam Dünyası Forumu’nca Eylül 2015’te Kuala Lumpur’da “Müslüman Kadınlar Zirvesi” düzenlenmesi;

g) İslam Dünyası Forumu’nun sonraki toplantısının 2016 yılında Tahran’da yapılması kararları alınmıştır.

Son olarak Forum katılımcıları; Forum’un İslamabad’daki ev sahiplerine, özellikle Pakistan China-Institute, Pakistan Senatosu Savunma Komitesi, TASAM ve KAS’a, bu tarihi etkinlik ile “musademe-i efkar”dan barika-i hakikat’in (fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşinin) doğması amacıyla yaptıkları katkılardan ve İslam ve Müslümanlar hakkında bugün şiddetle muhtaç olduğumuz olumlu bir anlatı sunmalarından dolayı teşekkürlerini bildirmiştir.

6-8 Mart 2015, İslamabad

Deklarasyonu indirmek için tıklayın.

Detaylı bilgi için tıklayın.